Bakan Yumaklı’nın açıklamaları şöyle:
33 milyon tonluk hububat bu bölgeden ihtiyacı olan ülkelere gitti. Gıda krizinden dünyayı kurtardı. Gazze’de büyük bir trajedi var. Masum insanların bunun büyük çoğunluğu kadın, çocuk ve yaşlı olduğunu düşünürsek 13 bin kişinin hunharca katledilmesi var. Suları, gıdaları yok. Sağlıkla ilgili hizmetleri alamıyorlar. Türkiye bütün çabaları en üst düzeyde gösteriyor.
Cumhurbaşkanımız bahsetmişti, özellikle Rusya’nın ihtiyaç sahibi olan Afrika’daki ülkelere un şeklinde tahılın gönderileceğini söylemişti. Aynı şekilde farklı mekanizmalarla bunları una çevirerek gönderimini sağlayacağız. Türkiye’nin buradaki rolünü basit bir taraftan bakmakla göremez hiç kimse.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDEN EN ÇOK ETKİLENECEK ÜLKELERDEN BİRİYİZ”
İklim değişikliğinin etkisinin yıkıcı şekilde geldiğini dünya için risk oluşturduğu gerçeğini kabul etmesi gerekir. İklim kriziyle birlikte iklimdeki değişiklikler, bizim ülkemiz Akdeniz havzasında, en çok etkilenecek ülkelerden biriyiz. Hava sıcaklıklarının artması, birbiri peşine devam eden kurak günler, suyla ilgili buharlaşmayı tutun da bütün halinde politika oluşturulması gerekli kılınmıştı. Buna ilişkin çalışmaları tamamlayarak bununla alakalı uyarıları yaparak çıktık. Bugün yurdumuzun birçok yerinde yağmur yağıyor, bizi yanıltmasın. Çok geniş alana yağması gereken yağışlar aynı oranda yapıyor, eşi benzeri görülmemiş taşkınlar.
Yağış rejiminin değişikliği diyoruz. Uzun süre yağışın olmaması. Dünyada bütün suların sadece 2,5’i tatlı su. Dünyanın yüzde 97,5’inin sularla kaplı olduğunu düşünürsek okyanuslar, tuzlu suların toplamı yüzde 97,5, sadece 2,5’i tatlı su. İçme suyu, tarımsal üretim, diğer kullanımları yüzde 2,5’ini hallediyorsunuz ve bunun sadece yüzde 1’i kullanılabilir. Aslında elimizdeki hayatın kaynağı olan suyun ne kadar kısıtlı olduğunu görüyoruz.
“ULUSAL SU ÇALIŞTAY’I DÜZENLEYECEĞİZ”
Ülkeler bununla ilgili tedbirler almak zorunda. Sadece farkındalığı oluşturmak için buna bütün vatandaşların katılımını sağlamak için. Su konusunda kamu olarak yapmamız gerekenler var. Bunlar eylem bütünü, 154 eylem belirlendi. Her kurumda mutlaka su kurullarının oluşturulması istendi. Suyla alakalı tüm eylemleri takip edecek olan ulusal su kurumu oluşturuldu. Türkiye’deki tüm eylemlerin yapılan yapılmayan her şeyi değerlendirecek. Ulusal su çalıştayı düzenleyeceğiz. Ne yaptık, nereye geldik, bundan sonra eylemlerle ilgili revizyona ihtiyaç var mı diye.
Yüzde 30-35 oranında kayıp kaçak olduğunu düşünürsek, bazı belediyelerde yüzde 60’lara çıkabiliyor. Bunu yüzde 25’lere indirme konusunda. Belediyeler vatandaşlarımıza su servisi veriyorlar. Tarım en çok su kullanımının olduğu sektörlerden bir tanesi. Devletin yüzde 50 desteği var, modern sulamaya dönüştürmeleri ve buharlaşmanın en az olduğu zamanda sulama yapmaları. Vatandaşlarımızın suyla alakalı hassasiyetlerini artırmalarını kendilerinden bekliyoruz.
Su yoksa hayat yok. Bunu zaman dilimi diye düşünürsek yanılırız. Bu bundan sonraki hayatımızın bir parçası.
Konvansiyonel tarımda stratejik ihtiyacımız olan ürünlere odaklanmalıyız. Burada yapılanları bütün genele şamil şekilde düşünmek.
“DESTEKLER VERİLECEK”
Bir sektörden birilerinin çıkmasının en temel sebebi orada sürdürülebilirliği sağlayamaması demektir. Gübre, mazot, tohum ve ilaç. Bu girdilerle ilgili destekler konusunda çok yoğun çalışmamız var. Mazot ve gübreyle ilgili onların maliyetlerinin bir bölümü kendilerine destek olarak verilir.
“ÇİFTÇİLERİN ZARAR ETMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ”
Biz asla çiftçilerimizin zarar etmesine izin vermeyeceğiz. Girdi maliyetlerini düşürebiliriz, düşüremezsek nasıl destekleriz. Bunun alternatifi yok. Destekler artacak mı? Özellikle kent tarımı, organize tarım bölgeleri de dahil olmak üzere, şehirlerle ilgili ne düşünüyoruz. Türkiye’de çok uzun yıllar herkesin söylemiş olduğu tarımsal üretim planlamasını artık bütün unsurlarıyla hazırlamış durumdayız. Suyu merkeze alarak hangi bölgede hangi ürünü üreteceksiniz planlamasını koymazsanız günün sonunda gıdayla ilgili arzı ve talebi birbiriyle yaklaştıramazsınız. Patates soğan bir yıl zarar etti bir yıl kar etti. Destekler de bu üretim planlamasının yönlendirilmesi için en önemli araçlardan birisi. Biz üretim planlamasının dışındaki ürünlere destek vermeyeceğiz. Çok su tüketen bitkiyi siz orada üretmekte ısrar ederseniz ülke olarak da toplamda fayda sağladığınız bir husus değil.
Bir ürünün fiyatının oluşması için ürünün arzıyla ilgili sorun olması lazım. 100 birim ihtiyaç vardır, 80 birim temin edebiliyorsunuzdur 20 birim eksik olursa ürünün fiyatı artar. Sizin üretim maliyetiniz var, ürün var, bu ürünü paketlediniz, yolladınız, rafa kadar geldi, son fiyatı var. Hiç kimse üretim ve diğer maliyetlerle birlikte karla birlikte bir ürünün fiyatının oluşmasına birşey demez.
ZEYTİNYAĞI FİYATLARINDA DEĞİŞİM OLMADI
Zeytinyağıyla ilgili fiyat artışı. Bizim ülkemiz geçtiğimiz yıl mevcutta ihtiyacımız olanın iki katı kadar ürün hasat etti. Zeytinyağı tüketimi maksimum ihtiyaç 180 bin ton. Bir bölümünü sattık bir bölümünü ihraç ettik. Bu yıl geçen yılki iki kat fazla üretimi değil de üretim ihtiyacımız kadar üretiyoruz. Geçtiğimiz yıldan elimizde olan vardı. Elimizde ihtiyacın üzerinde zeytinyağı var. Bu olay 0,3 asit oranına sahip olan ürünün fiyatı olarak kurul tarafından açıklandı. Bunun alım ve satımı yok denecek kadar az. Türkiye’de raflarda gördüğümüz ürünün fiyatında değişiklik olmadı. Çok küçük artışlar görülebilir. Hiçbir zaman için 100 liralık ürün 300 lira olmadı. Olması gerekenin üzerinde fiyatlamalara izin vermeyeceğiz. Yakından kontrol edeceğiz, hiç kimseye hak etmediği geliri elde etmesine sağlayan imkan vermeyeceğiz.
Gıda denetimi iki türlü var. Rutin denetimler yılda 2 milyon kez yapılır. Kişilerin sağlığıyla ilgili eylemde bulunanları savcılığa suç duyurusunda bulunuyoruz.